İnsan yüzü doğumdan yaşamın sonuna kadar sürekli değişen bir yapıdır.
“Yaşlanma” dediğimiz bu süreç aslında belli bir yaştan sonra değil, doğumdan itibaren başlar. Ancak bu süreçteki bazı görüntüsel değişiklikler belli bir noktadan sonra kişinin kendini genç ve güçlü hissetmesini engeller, ve zaman zaman moral bozucu olabilir.
Genellikle kişiyi en çok rahatsız eden konu yüzde oluşan kırışıklıklardır. Kırışıklıklar, sabit(statik) veya harekete bağlı(dinamik) özellikte; derin veya yüzldırılması için yapılması gereken uygulamanın niteliğini değiştirecektir.
Genellikle günümüzde dinamik (harekete bağlı) ince kırışıklıklar botox uygulamaları ile bertaraf edilmektedir. Botox, geçici bir süreyle (ortalama 6 ay) mimik kaslarının kasılmasını sınırlayarak kasın üzerindeki cildin kırışmamasını sağlayan bir ilaçtır. Dikkatli kullanıldığı taktirde herhangi bir mimik kaybına yol açmadan, ve yüzde bir ifade donukluğu oluşturmadan kırışıklıkları tam ve yan etkisiz olarak ortadan kaldırmaktadır. Botox’un en sık kullanıldığı bölgeler kaz ayakları, kaş arası ve alındır. Buralarda oluşan dinamik kırışıklık tedavisi halen altın standart botox’dur. Botox uygulaması yaklaşık 6 ayda bir tekrarlanması gereken, geri dönüşlü bir işlemdir. Bilinen herhangi bir ciddi yan etkisi yoktur. Günümüzde tüm dünyada en çok uygulanan kozmetik girişim olan botox’un popülaritesi her geçen gün daha da artmaktadır. Uygulama kolaylığı, makul fiyatı ve yan etkisinin olmaması Botox’un bu popülaritesinde rol oynayan en önemli faktörlerdir.
Daha derin kırışıklıklar ise sentetik dolgularla, veya vücudun bir başka yerinden alınan yağ dokusu ile doldurulmaktadır. Bu işlemlerin her ikisi de eksik hacmi yerine koymak ve çukur bir bölgeyi düzeltmek amacıyla kullanılır. Sentetik dolgular yaklaşık 1 yıl içerisinde erimekte, ve uygulama alanı eski haline gelmektedir. Ancak uygulaması çok kolay ve ağrısızdır, dolayısıyla hızlı sonuç için daha çok tercih edilir. Yağ enjeksiyonu ise daha uzun süre kalıcı özelliktedir. Günümüzde yağ transferleri ve yağ dokusunun özellikleriyle ilgili her geçen gün yeni keşifler yapılmaktadır. Bugün yağ dokusunun içerisinde bol miktarda kök hücre olduğu bilinmekte, hatta bu hücreler cilt gençleştirme ve dolgu kalıcılığını arttırmakta kullanılmaktadır. Yağ enjeksiyonu genellikle ameliyathane ortamı gerektiren, ve uygulama sonrasında çoğu zaman az ya da çok morarmaya neden olan bir uygulamadır. Ancak sonuçlar çoğu zaman sentetik dolgu ile elde edilen sonuçlardan üstündür.
Yüzdeki kırışıklıklar ve cilt kalitesindeki bozulmalar için günümüzde lazer tedavileri de yoğun olarak kullanılmaktadır. Özellikle “Fraksiyonel Lazer” teknolojisi sayesinde cildin yüzeysel tabakası buharlaştırılmakta, derin tabakası ise ısıtılarak yenilenmesi uyarılmaktadır. Bu uygulama neticesinde cildin kan dolaşımı arttırılarak bir parlaklık ve tazelik gelmesi sağlanmaktadır.
Modern biyoteknolojinin yüz gençleştirme tedavilerine en son katkılarından biri de “PRP” adı verilen uygulamadır. PRP, kişinin kendi kanından elde edilen bir büyüme faktörü konsantresinin İngilizce adının kısaltmasıdır (platelet rich plasma). Kandan elde edilen PRP, uygulama bölgesine yoğun bir şekilde verildiğinde cildin yenilenmesi ile sonuçlanan bir biyolojik olaylar zincirini tetikler. Bu aslında yara iyileşmesinde görülene benzer bir süreçtir. Tamamen doğal olarak kişinin kendi kanından elde edilen faktörler kullanıldığından, herhangi bir yan etki söz konusu değildir.